Blog

Kanser Algısı

Kanser Eşit Değildir Ölüm!

Kanser algısı, doğru soruları nispeten daha az sorduğumuz bir bilinmez. Yanlış ve hedefe götürmeyen soruları maalesef fazlasıyla soruyoruz. Gönlümüze göre çıkmayan cevaplarda da toplumsal bir çaresizliğe düşüyoruz ve teslim oluyoruz. Oysa kanser konusunda bilgimizin gün geçtikçe artması, bilim ve teknolojik gelişmelerle sorunun anlık fotoğrafını tüm detaylarıyla çekebiliyor olmamız bizleri önemli bir konuma, iyimser ve gerçek bir algıya taşımalı; kanser “eşit değildir” ölüm. Aynı, şeker ya da kalp hastalığı tanısı aldığımızda tedavi sürecinin başladığını ve yaşam tarzımızın değişeceğini düşünmemiz gibi kanser tanısı aldığımızda da aklımıza gelen sadece öleceğimiz fikri olmamalıdır. Tanıyı aldığımızda düşünmemiz gereken şey ölüm ve vedalaşma değil, en iyi tedaviyi nerde alabilirim ve bu süreçte nasıl organize olabilirim olmalıdır.

Bu sebeple, kanser tanısı konmuş veya şüphesi olan hastalarımıza ilk önerim; söz konusu tedavinin uzun bir süreç olabileceğini bilmeleri ve bu süreçte geçerken kendilerini rahat ve güvende hissedebilecekleri ortamı mücadele ve yaşam alanı olarak seçmeleridir. Hemen ardından işini iyi bilen, iyi yapan, teknik ve tıbbi konularda donanımlı, her konuda destek alabilecekleri uzman bir ekibi, yol arkadaşı olarak belirlemeleridir.

Şunu lütfen aklımızdan çıkarmayalım ve umutlu olalım; günümüzde birçok kanser türünü tedavi edebiliyoruz ya da en azından kronik bir hastalık haline getirip bu hastalığa yakalanan insanların ömrünü uzatabiliyoruz. Artık tümör agnozi çağında yaşıyoruz…

Kanser artık hem hastalığın başlangıcını hem de süreci yönlendiren genomik değişikliklerin belirlenmesiyle tedavisine karar verilen ‘genomik’ bir hastalık. Tedavi kararının genel olarak aynı organdan belli evrelerde hastaların katıldığı geniş çalışmalarla belirlenmiş standart protokollere göre belirlenmesi geçerliliğini yitirdi. Kanser hücrelerinin büyümesini sağlayan mutasyonların, biyo belirteçlerin tanınması ve bunlara karşı geliştirilen tedavilerin tespiti ve buna cevap verme ihtimali yüksek olan hastaların belirlenmesi, son yıllarda yapılan araştırmaların temelini oluşturuyor. Tümör agnostik tedaviler, tümörün vücutta büyümeye başladığı bölgeye bakmaksızın köken aldığı dokudan bağımsız olarak tümör içerisindeki spesifik genomik değişiklikleri hedefliyor. Bu yönüyle geleneksel anti-kanser tedavilerden farklı. Artık ciddi bir paradigma kayması yaşanıyor; kime ne tedavi verileceği, anatomik veya histolojik olarak değil de mutasyona özgü alınan kararla gerçekleşmeli. Bu sebeple de genetik testler, kanser tedavi protokollerimizin bir parçası.  ‘Hastalara özel’ tedavileri belirlemek için gerekli genetik profillemeyi, tanı anından itibaren yapıyoruz. Unutmayalım ki, iyileşme ümidi olmayan tek bir hastalık yoktur. Size ve genetik mutasyonunuza yönelik tedaviler ile bizler enazından kanser hastalarına daha uzun bir yaşam vadedebiliyoruz.

Bilim ve teknoloji hızla gelişmeye ve değişmeye devam ediyor. Buna paralel, her bir bireyin kanseri ile mücadele etme konusunda her zamankinden daha fazla ümitli ve cesaretliyiz. Türkiye, kanser tedavisi yatırımları açısından şanslı bir ülkedir. Hem Sağlık Bakanlığı hem de özel sektör insan kaynağı ve teknolojik donanım anlamında büyük miktarlarda yatırım yapmaktadır. Sağlık alanında hem nitelikli insan gücü hem de sağlık altyapısı ve teknolojisiyle öne çıkan ülkemiz, Dünya Sağlık Turizmi merkezlerinden biridir ve yüzbinlerce insan her yıl tedavi için ülkemizi tercih etmektedir. Bu sebeple kanser tanısı aldığımızda en iyi tedaviyi ülkemizde alabileceğimizi unutmamalıyız.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu